Bu yazımı ben Napoli’deyken bir arkadaşımın şehirdeki kadına verilen değeri sormasıyla hatırladım. Daha onceden büyük bir kısmını bu yazdığım bu yazıya sadece küçük eklemeler yaptım. Ekmek ve Laleler filmi, genel olarak hayatın ve yolun size neler getirebileceğini anlatsa da benim gözüme çarpan şeylerden biri de kadının rolü oldu. İleriki paragraflarda Rosalba‘nın yaşadığı benim için ilgi çekici şeyleri aktaracağım.
Rosalba, ne kadar mutlu olabileceğinin farkına varana kadar ne kadar mutsuz olduğunu asla anlamadı. İtalyan yazar-yönetmen Silvio Soldini’nin Ekmek ve Laleler (Pane e Tulipani) filmi, hayatın zorluklarında boğulmuş, hayatı yenice kendi başına yaşamaya başlayan ve asla mümkün olmadığını düşündüğü şekilde hayatında yeni bir bahara çiçek açan orta yaşlı bir kadın figürünü içerir.
Ekmek ve Laleler (Pane e Tulipani) filmi, özgürlüğün toplumda vazgeçilmez olduğu topraklarda yani İtalya‘da çekilir. Soldini, Licia Maglietta’nın canladırdığı Rosalba’ya abartısız dokunuşlar yapmış ve biraz kafası karışık bir ana karakter ortaya çıkarmıştır. Bir otobüs dinlenme tesisinde unutulan Rosalba, önce kocasını yardım için arar. Fakat, kocası bağırdığı için eve yani Pascera’ya otostop çekerek dönmeyi dener. Muhtemelen, bundan sonrasını az çok tahmin edersiniz. Çünkü yolculuklarda verilen böyle ani kararlar, insanda unutulmaz anılar bırakır.
Yolda gelişen bir dizi olay örgüsü, Rosalba’yı hayatında hiç gitmediği Venedik‘e götürür. Bu süreçte, Rosalba’nın araba kullanabildiğine şahit oluruz. Yeni hayatında içgüdülerine rağmen kendi için kendi kararlarını verir. Ertesi gün trenini kaçırır ve Rosalba Venedik’te bir gece daha geçirmeye karar verir. Onu kim suçlayabilir? Kocası mı?
Bu süreçte akşam yemeği için gittiği restoranın sahibi Fernando, bir gece kalacak bir yer verir; ama sonrasında bu çok daha fazlasına dönüşür. Bir çiçekçi dükkanına iş için başvurur. Buna dükkan sahibi imkansız gibi bakar, çünkü güçlü birisini ve işi çevirecek birisini aramaktadır. Katolik kilisesinden dolayı İtalya’da kadının günlük hayattaki rolü azdır. Bu görüş, İtalya’nın güneyine gittikçe daha da keskinleşir. Sokakta 70 yaşlarında erkek birini durdurup sorsanız büyük ihtimalle kendisi emekli eşi ev hanımı çıkacaktır.
Tam Fernando ve Rosalba aşklarını itiraf edecek olduklarında Ketty, Rosalba’nın çalıştığı dükkana gelir. Ketty, Rosalba’ya bencil ve berbat bir anne olduğunu ve en küçük oğlu Nic’in uyuşturucu kullandığını söyler. Rosalba, çocuğuna bakmak için evine döner. Ona yardım edebilmek için mutluluğundan özverili bir şekilde vazgeçer.
Rosalba, eve döndüğünde mutsuzdur. Ev hanımı, eş ve anne rolünü oynar. Bir kadın olarak kendini gercekleştirememiştir. Fernando onu özler ve uyuyamaz. Sadece Rosalba’nın orada bıraktığı son lale yığınına bakar. Kahvaltısını çok güzel bir ekmekle bırakırdı; dolayısıyla da filmin adı Ekmek ve Laleler. Filmin nasıl bittiğini spoiler vermemek icin yazmayacağım fakat kesinlikle izlemeye değer bir film. Çıkılan bir yolun sizi nerelere götürebileceğini açıkça gösterir.